Zenginliğin İpuçları
Kimi zaman zenginlik maddiyat olmuş Kimi zaman ise yaşamın ta kendisi.Bazen yaşamların
sonunu bazen ise başlangıçlarını oluşturmuş.Kimi zaman zenginliği insanlar ruhlarında
yaşamışlar kimi zaman ise dünya materyallerinde aramışlar.
Tarihçiler , medeniyetlerin gelişimini anlatırken zenginlikleri , güç ve hayatta kalma nedeni olarak kaydederler.Yüz yıllardır dünya üzerinde hakimiyet kuran ve dönemlerine damga vuran devletler bile bugün yaşamasalar da dönemlerindeki zenginlikleri ile anılır olmuşlar.
Zenginliğin almamı kimi zaman toprak genişliği , kimi zaman medeniyet seviyesi , kimi zaman ordu kimi zaman ise tabii kaynaklar olarak karşımıza çıkar.
İnsanoğlu da kendi zenginliğini maddiyatla fazlaca sergilemiş. Mülkü olan toprağın dışında altın, elmas, pırlanta, inci, zümrüt gibi doğanın bahşettiği değeri tartışmasız güzelliklere sahip olarak güç kazanmış, sınıflar oluşturmuş. Bu gücü de bazen diğer insanları ezmek bazen yardım etmek bazen ise öldürmek için kullanmış.
Günümüzdeki açık büfenin tarihi orta çağa kadar uzanır. O dönemden itibaren insanlar çeşitli yöntemleri, zaman buldukları her an zenginliklerini göstermek amacıyla geliştirmişler. Açık büfe ,bu yöntemlerden biridir. Orta çağ ve dünya tarihinde farklı bir yeri olan rönesans dönemlerinde , verilen resmi davetlerde salonun bir köşesinde pramit şeklinde bir sergi oluşturulur ve ailenin tüm zenginliği gösterilecek şekilde değerli eşyalar sergilenirdi. Bu eşyalar genellikle kullanmalık değil seyirlik eşyalar olurdu. Ortaçağda ev sahibinin sosyal statüsüne göre bu rafların sayısı değişiklik gösterirdi. Adeta insanların kudretinin simgesi olarak kullanılırdı. Örneğin bir dükün evinde beş raflı bir büfe sergilemek için kullanılırken raf sayısı lordlarda dört, sıradan bir soyluda üç, şovalyelerde iki, bir centilmende ise tek raf olarak kendine yer bulmuştur.
Zenginliğin ve gücün sergilenmesi olarak başlayan bu uygulama değerli eşyaların yanında ziyafette kullanılan ikramların sunulmasıyla devam etmiş. Büfe adı verilen bu uygulama sonraları salona ek olarak kullanılan bir odaya alınmış ve ziyafet öncesi konukların ikramlar hakkında fikir alması için kullanılır olmuş. Konuklar büfeyi ziyaret eder, sonra masalarına geçerlermiş.
İnsanoğlunun sürekli hayatı kolaylaştırmak için aradığı çözümler büfede de bir farklılığa kapı açmış ve 19. yy ‘larda büfe levhalar üzerinde sergilenen basit görüntüsünden, sağlam ve ihtişamlı mobilyalara dönüşmüş. Artık konuklar yemeklerini tabaklarına alarak yemek salonuna döner olmuşlar.
Tarihte statü ve zenginliğin simgesi haline gelen büfe kavramı ruhunu günümüzde açık büfe üstünde yaşatıyor. Tatil mekanlarının vazgeçilmez servis yöntemi haline gelen açık büfe, gerek ihtişamı gerekse sergilenen yemeğin çeşitliliği açısından tatilcilerin mekanı tercih etme sebebi haline geldi. Tercihlerde en az mekanın konforu kadar önem arzeden bu konu gizlide olsa özünde zenginlik kavramını taşıyor. İnsanların tatilde kilo alma kavramını bile kabul ettikleri bir zenginlik. Tatilcilerin konaklamada tercih ettikleri mekanlarda “ açık büfe var mı?“ sorusu tartışmasız bir gereklilik oldu.
Göz doygunluğunu sağlayan servis zenginliği, tekrar tercih edilme nedenleri arasında yer alıyor. Şu anda her mekanın açık büfe üzerinde yaşamış olduğu zenginlik görselliği , tarihinde ortaya çıkmış amacından taviz vermiyor aslında.
Günümüzde açık büfenin tasarımı , teknolojik birleşimi ve süslemesi tarih süzgecinde sergilenen zenginlik materyallerini aratmayacak kadar iddialı. Artık süsleme sanatları sayesinde açık büfeler bazen doğanın özgürlüğünü ,bazen karpuza işlenmiş bir kadın yüzüyle aşkın ateşini, bazen de buza işlenen, soyluların dünyasını konu eden tablo haline geliyor.Açık büfe , yaşam devam ettiği sürece zenginlik kelimesinin tarifi olacak.çünkü değişen ne olursa olsun değişmeyen tek şey büfenin zenginliğinin ve gücün simgesi olmasıdır.bu gün için geçerli olan bu kavram gelecekte de üzerine alacakları değişiklerle aynı olmaya devam edecektir.Daha çok gelişimi içine alacak.Daha çok yazılacak,daha çok konuşulacak,daha çok konuşturacak.